Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tekinsiz Vazife-12

KUYU                 İçinde bulundukları durumu kavramaya çalışan yolcular, oldukları yerde oturdu. Hiç kimsenin bilmediği bir yerde, adeta yerin yedi kat dibinde, diri diri gömülmüşler, umutsuzca etraflarına bakıyor, birbirlerinden medet umuyorlardı. Davut elindeki kağıtlarda yine hesap yapmaya başlamıştı ki Hamza bir hamleyle uzanıp önündeki kağıtları avuçladığı gibi buruşturup karanlığın içine fırlattı:                 “-Hala neyin hesabını yapıyorsun ulan!? Senin yüzünden girdik bu boktan yere!”                 “-Öteki yolun daha güvenli olduğunu nerden biliyorsun? Belki başımıza daha kötü bir şey gelecekti?”                 “-Bak hala konuşuyor! Ulan daha kötü ne gelecek başımıza?”                 “-En azından hepimiz tek parçayız.”                 “-Biraz daha konuşursan sen tek parça olmayacaksın kıl yumağı!”                 “-Bu tartışmaların bize bir faydası yok ağalar! Akıllıca düşünelim, ben eski defterleri bir açayım. Sizler de tüneli bir araştırın. Belki

Tekinsiz Vazife-11

YENİ KAPI Herkes yavaş yavaş uyanmaya başladığında ateşin başında sadece bostancı ve Davut oturuyordu.  Bostancı gece boyu yerinden bir parmak olsun hareket etmemiş gibiydi. Diğerleri nöbetleşerek uyumaya devam etmiş, sıra Davut’a geldiğinde nihayet herkes için uyku faslı sona ermişti. Sabaha dek ateşi canlı tutabilmek için yanlarında getirdikleri yakacaklar yeterli olmamış, ateş iyice sönmeye yüz tutmuştu. Uyananlar hemen ısınmak için ateşin başına yaklaşıyorlardı. Bir kaç parça eşyalarını feda edip ateşi biraz olsun canlandırmayı başarmışlardı. Handan da dahil herkes geldiğinde kahvaltıya başladılar. Artık içinde bulundukları tünellerin kasvetli havasına alışmış gibiydiler. Dünkü sessiz yemeğin aksine sofrada bir hareketlilik vardı. Dinlendikten sonra güçlerini toparlamış gibiydiler. Yavaş yavaş konuşmalar dönmeye başlamıştı. Yemek yendikten sonra Bedreddin yine haritaları ortaya çıkarmış hangi kapıdan gitmeleri gerektiğine karar vermeye uğraşıyordu. Bu noktada Hamza’nın da göz