KUYU İçinde bulundukları durumu kavramaya çalışan yolcular, oldukları yerde oturdu. Hiç kimsenin bilmediği bir yerde, adeta yerin yedi kat dibinde, diri diri gömülmüşler, umutsuzca etraflarına bakıyor, birbirlerinden medet umuyorlardı. Davut elindeki kağıtlarda yine hesap yapmaya başlamıştı ki Hamza bir hamleyle uzanıp önündeki kağıtları avuçladığı gibi buruşturup karanlığın içine fırlattı: “-Hala neyin hesabını yapıyorsun ulan!? Senin yüzünden girdik bu boktan yere!” “-Öteki yolun daha güvenli olduğunu nerden biliyorsun? Belki başımıza daha kötü bir şey gelecekti?” “-Bak hala konuşuyor! Ulan daha kötü ne gelecek başımıza?” “-En azından hepimiz tek parçayız.” “-Biraz daha konuşursan sen tek parça olmayacaksın kıl yumağı!” “-Bu tartışmaların bize bir faydası yok ağalar! Akıllıca düşünelim, ben eski defterleri bir açayım. Sizler de tüneli bir araştırın. Belki