Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tekinsiz Vazife-10

ŞAMAN Su iyice çekilip zemindeki taşlar meydana çıktığında dairesel mekanın tam ortasında bir ateş yakıp, kendilerine dinlenebilecekleri birer köşe aramaya başladılar. Baba, kız karşılıklı iki kapının arasında kalan geniş duvar yüzeyine doğru gitti. İsrafil, efendisi etrafa bakınırken girdikleri kapının hemen yanına yerleşmiş onun yerini de hazırlamıştı. Diğerleri öbür iki kapıdan gelebilecek tehlikeleri önceden karşılamak için birbirlerine yeteri kadar mesafeyle kapılara yakın olacak şekilde yerleşmişlerdi. Yalnızca bostancı ateşin başında oturmuş diğerlerinin hareketlerini takip ediyordu. Yemekten önce hepsi elbiselerini çıkarıp kurumaları için daha evvelden duvarlara çakmış oldukları çengellere gerdikleri iplere astılar. Çengelleri elbiseler asıldığında kendilerine bir çadır oluşturacak şekilde çakmışlardı. Herkes hazırlıklarını tamamladığında İsrafil, Hamza ve bostancının yol boyunca yanlarında taşımış oldukları erzaklar ateşin başında toplandı. Su baskınından sonra pek azı

Tekinsiz Vazife-9

TÜNEL Birkaç saatlik uğraş sonunda geçidi kapatan duvarı tamamen yıkmayı başarmışlardı. Geçidin içerisi bulundukları mahzenden daha karanlık gelmişti gözlerine. Meşalelerden birini ileriye doğru tuttuklarında geçidin ancak iki adamın yan yana sığabileceği genişlikte tamamen tuğlalarla çevrili tonozvari bir tünel olduğunu gördüler. Tünelin sonunun nerede olduğu belli değildi. Belki birkaç adım ileride bir kapı bulacaklar belki de günlerce yol yürüyeceklerdi. Neyse ki yolculuğun uzun sürebileceği daha evvelden düşünülmüş ve bostancılarla birlikte birkaç gün yetecek erzak ve gazyağı saraydan gönderilmişti. İstanbul semalarında ikindi ezanının hicaz nağmeleri duyulurken, yer altındakiler, saatlerdir gün ışığından ve sesten bîhaber oldukları gibi günün hangi zaman dilimini yaşadıklarından da habersizdi. Tünele girmeden evvel yukarı çıkıp meyhanenin masalarından birinde karınlarını doyururken bir yandan da basit bir planlama yapılmıştı. Tünele ikişerli gruplar halinde girilecek ve he

İsyan

    İsyan                 Konuya nereden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Kafam allak bullak olmuş durumda... Aslında bundan bir ay öncesine kadar reenkarnasyona inanmayan bir insandım –ki hala öyleyim- ama son dönemde yaşadığım olaylar kendi kendimle çatışmama sebep oldu.                 İki hafta önce en yakın arkadaşım Hakan’la reenkarnasyonun gerçekten var olup olamayacağına dair şiddetli bir tartışmaya giriştik. Ben, bunun mümkün olmadığını söyledikçe, o, inatla eski hayatında bir Bizans tekfuru olduğun iddia ediyordu. -Zaten alelade bir adam olan çıkmamıştır, eski hayatında. İki buçuk saatlik bir tartışmanın sonunda beni, kendisine geçmişte kim olduğunu gösteren dolandırıcıya –kendisi ona üstad Deniz diyordu- götürmeye ikna etti.                  Ertesi sabah Nişantaşı'nda buluştuğumuzda b eni apartmandan bozma bir iş hanına götürdü. Böyle saçma sapan şeylere zenginlerin daha çok rağbet göstereceğini düşünmüş olacak ki arkadaş, dükkanı iyi yere açmıştı. İç

Tekinsiz Vazife-8

MEYHANE Dört kişi bahsi geçen kapıyı bulmak için karanlık meyhanenin duvarlarını karış karış ararken, onlara iştirak etmeyen yalnızca bostancı idi. Sultan onu hiçbir şeye karışmamak yalnızca gözcülük etmek üzere göndermişti. Elleri daima belindeki yatağanlarda hazır bekliyordu. Diğerleri onun varlığını görmezden gelerek arayışlarını sürdürüyorlardı. Aramaktan sıkılan Deli Hamza artık söylenmeye başlamıştı. “-Yahu biz ne arıyoruz burada? Taşları elleyerek kapı bulunsa bostancılar kırk tane kapı açmıştı burada.” “-Söyledim ya evladım. Kapatılmış bir kapı arıyoruz diye. Duvarları inceleyeceksin diğerlerinden farklı bir yüz görürsen haber vereceksin.” “-Vallahi bu taşların hepsi aynı bana sorarsan. Sarraf mıyım, nakkaş mıyım? Ne anlarım ben taştan.” İhtiyarla Kosovalı’nın tartışması esnasında meyhaneden içeri yine birileri girdi. Bostancı duruşunu bozmadan gözünü bu yeni giren üç kişiye çevirmişti. İki kişi de artık tartışmalarına son vermişti.   Gelenlerden biri az evvel mey

Tekinsiz Vazife-7

CADICI Ertesi sabah üç adam, ev sahiplerine teşekkürlerini sunduktan sonra, Sultan’ın verdiği görevi yerine getirmek üzere meyhaneye doğru yola çıktılar. Galata sokaklarında insanlar cinayetleri bir kenara bırakmış, birden bire ortadan kaybolan sokak serserilerinden bahseder olmuştu. Artık payitahtın ecinniler tarafından işgal edildiğinden emindi halk. Birkaç kez saraya kadar gidip göç izni almaya uğraşmışlarsa da padişahın konuyla bizzat ilgilendiğinin haberini alıp geri gönderilmişlerdi. Meyhaneye yaklaştıkları sırada yanlarından geçen birbirinin kopyası gibi duran sekiz kişilik bir grup dikkatini çekti Davud Çelebi’nin. Bu iri yarı adamlar yüzlerini göstermeyen kıyafetler içerisinde göz açıp kapayıncaya kadar sokağın köşesinden dönüp kaybolmuşlardı. Daha o sormaya fırsat bulamadan Hamza açıklamayı yaptı: “-Sultan vakit kaybetmeden göndermiş bostancıları.” Bostancı lafını duyduğunda belli belirsiz bir ürperme hissetti Çelebi. Padişahın yakın koruması olmak üzere yeniçeril